Ne kadar da kesin konuşuyoruz.
Bazı kelimelerle de destekliyoruz söylemek istediklerimizi aktarırken. Hani, başta kendimizi de inandırmak için olabilir mi? Biliyorum, eminim, kesin şöyle oldu…
Şöyle bir konuşmaya şahit olunduğunda, hemen konuya dahil olmuş bulabilirsiniz kendinizi. Bir de bakmışsınız kendi fikirlerinizi ve yaşanmışlıklarınızı anlatmaya başlamışsınız bile. Mesela diyalog şöyle olsun:
-Canım sana bir şey anlatmalıyım.
-Hayrola? Ne oldu?
-Henüz şunu yapmadı biliyor musun… Üstelik kaç kere istedim ondan.
-Hadi ya… Neden yapmadı acaba?
-Neden olacak? Şundan. Bunun başka açıklaması var mı? KESİN ondan dolayı yapmadı.
-ASLINDA şöyle de olmuş olabilir.
-Yok canım ben BİLİYORUM. KESİN ondan dolayı yapmadı.
-EMİN misin?
-E herhalde…
-Peki nasıl EMİN olabiliyorsun?
-ÇÜNKÜ tanıyorum, ben onun HER hareketini bilirim.
-Sana ne diyeceğim biliyor musun, bunların HEPSİ BÖYLE. Bir şey rica edersin yapmazlar. HEP BÖYLE davranırlar. Bir keresinde benim de başıma şu gelmişti. Ben kendisinden falancayı istiyorum, kaç kere söylüyorum, hatırlatıyorum, ya SANKİ inadına, gidip de tersini yapıyor. Beni çıldırtıyordu RESMEN.
-Sen ne yaptın bu durumda?
-Ne yapayım… O öyle yaparsa, O ZAMAN BEN DE şöyle yaparım dedim. İLLA böyle mi davranmamız gerekiyor size…
-Ya hayret ediyorum CİDDEN. Bunlar nasıl insanlar… GERÇEKTEN inanmıyorum…
-Ben sana söyleyeyim. Bunların HEPSİ zamanında şunu yapmamış, yaşamamış. Şimdi kalkıp şöyle yapıyorlar. KESİN öyle olmuştur. VALLAHİ bak…
-Yaaa…
-Evet, EMİNİM ben. Bir keresinde öbür arkadaşa da biri ne yapMIŞ, biliyor musun? Şunu etMİŞ, bunu etMİŞ, o da hemen karşılığını verMİŞ. GitMİŞ ve şunu yapMIŞ.
-Oh, iyi yapMIŞ.
-BENCE şöyle olsa, böyle olmazdı ZATEN… O YÜZDEN DOĞRUSU bu.
-HAKLISIN canım… YÜZDE YÜZ hem de!
Günde kaç kere bu nitelikte bir konuşma içerisinde buluyorsunuz kendinizi?
Kaç kere bu kelimelerle olayları sadece kendi bakış açınızla ele alıyorsunuz?
Kaç kez başkalarını yanıltıyorsunuz, bu söylemlerinizle?
Genelleme yaptığınız konularda gelecekten kaygı duyuyor musunuz? Umudunuzu kendiniz yitirmiyor musunuz? Aslını bilmediğiniz durumlarda, nasıl bu denli emin konuşabiliyoruz?
Başka hayatları -mışla -mişle anlatıp, bambaşka hayatlara örnek sunuyoruz? Hangi insanlar bu tür konuşurlar?
Yargılayıcı, genelleyen, intikam güdüleyen söylemler ne kadar sağlıklı olabilir ki. Bu düşünceler, fikir yürütümler ve tahminler kime ait?
Her gün zihnimizde dönen, kendimizle yaptığımız konuşmalar da böyleyse?
EYVAH! Bu durumda yıllarca sürecek serüven başlamış demektir. Zihin konuşup durur. Susmaz!
Bak güzel kardeşim, gel sen… O kadar emin olmamayı seç. Sormadan tahmin yürütmemeyi. İşin aslını bilmeden başkalarına da kendi fikrini bulaştırmamayı dene. Haklı olmayı değil, değerlendirmeyi düzgün yapabilmeyi öğren. İşte o zaman zihin berraklaşır.
Senin istediğin TAM DA BU değil miydi?